

Bir anda hepimizin hayatı keskin bir şekilde değişti. Kısa vadede tümüyle “eski”, “olağan” haline dönmesi zor görünüyor. Oysa hepimiz “normalleşmek” istiyoruz. Dahası ekonomik, sosyal, psikolojik bir çok nedenle normalleşmek ya da yeni bir “normal” tanımında yaşamımıza devam etmek zorundayız.
Okula Dönüş…
Dünyanın her yerinde çocuk sahibi bireyler benzer sorunlarla mücadele ediyor, benzer sorulara cevap arıyor. Çocuklarımızı kavanozda büyütemeyiz ama hiç bir şey olmamış gibi de davranamayız. Öyleyse tüm sorularımızı alt alta yazmalı ve her birine sağlıklı yanıtlar bulmalıyız.
Çocuğumun arkadaşları da okula dönecek mi?
Yapılan araştırmalar ve çevresel gözlemler gösteriyor ki ebeveynler büyük oranda ilk cesur adımı atmak yerine, atılan ilk cesur adımları gözlemlemek eğiliminde. Arada bir kaç haftalık farklar da olsa çocuğunuzun arkadaşları da okula dönecek. Çocuklarımızla tam zamanlı beraber olmak belki daha önce sahip olmadığımız bir fırsattı. Bu fırsatı beraber okuyarak, oynayarak, konuşarak, eğlenerek, evimizin sorumluluklarını paylaşarak en iyi şekilde değerlendirmeye çalıştık. Buna rağmen -uzmanların da altını çizdiği gibi- okulun okuldan fazlası olduğunu yine hep beraber deneyimledik. Evde okul bir dizi handikabı beraberinde getirdi.
- Anne-babanın öğretmen rolüne soyunması ve bunun anne-baba-çocuk ilişkisine olumsuz etkileri
- Bedensel aktivitenin sınırlanması
- Sağlıksız beslenme riskinin artması
- Uyaran sayısının ve çeşitliliğinin azalması
- Teknoloji bağımlılığı riskinin artması
- Dengeli bir günlük akışın zedelenmesi; beslenme saatinin, uyku ve dinlenme saatinin, oyun ve hareket saatinin ve sürelerinin istenmedik şekilde değişmesi
- Günlük pratiğindeki aktivite çeşitliliğinin azalması
- Günlük pratiğinde ağırlıkla dikey ilişkilerin (ebeveynler ve diğer yetişkinlerle ilişkiler) yer alması; yatay ilişki ve etkileşimlerinin (yaşıtlarla ilişkiler) yok denecek kadar azalması
- Okul öncesinin sağladığı fırsatların ortadan kalkmasıyla özerklik olanaklarının daralması
Öğretmenini maske ile görmek çocuğumu etkileyecek mi?
Tıpkı bizler gibi; daha önce okula devam etmiş olsun, olmasın tüm çocuklarımız bir travma yaşadı. Tersi düşünülemez. Biz yetişkinler gibi onların hayatı da bir anda değişti. “CoVID-19 sonrası…” denen süreç onlar için de istendik olmayan pek çok değişime yol açtı. Çeşitli eylemleri sınırlandırılırken görüşleri ve onayları alınmadı. Akşam haberlerini duydular; kaygılarımızı, endişelerimizi hissettiler. Belki bazı ailelerde acılara tanık oldular. Yani çocuklarımız -öğretmenlerini maske ile görmeden önce- bu süreçten etkilendiler. Önce bunu kabul etmeli; görmezden gelmekten kaçınmalıyız.
Çocuklarımız öğretmenlerini maske ile görmekten “nasıl” etkilenecekler, doğru soru bu olmalı. Biz yetişkinlerin tutumları doğrultusunda maske çocuğu endişelendirebileceği gibi “Öğretmenim beni ve kendisini koruyor.” düşüncesiyle güven de verebilir. Bu nedenle çocuklarımızın yanında sözcüklerimizi her zaman özenle seçmeli, doğru mesaj vermeliyiz. Maskenin kişisel bir koruyucu olduğuna bilimsel olarak inanıyorsak, onu kullanmalı, kullanımını desteklemeli ve çocuğumuzu da teşvik etmeliyiz. Çocuklarımız maskeyi bizlerin algıladığı biçimde algılayacaktır.
Çocuğumun maske takması çocuğumu etkileyecek mi?
Elbette. Kişisel koruyucuların kullanımı -hepimizin deneyimlediği gibi- ne yazık ki pek keyifli, pek konforlu değil. Hele de uzun saatler boyunca… İletişimi de (konuşma ve dolayısıyla konuşulanları anlama bakımından) oldukça güçleştiriyor. Çocuklar da haklı olarak zaman zaman rahatsız, zaman zaman şikayetçi olacaklardır. Buna rağmen bilimsel olarak gereken bir süreç boyunca, gerekli hallerde, gereken kişisel koruyucuları kullanmak durumunda olacağız. Birbirimizin şikayetlerini dinleyecek, rahatsızlığın çözümü varsa yardımcı olmaya çalışacak ama yine de sağlık için zorunlulukları gözetmeye devam edeceğiz. Kişisel koruyucuların tarafımızdan da gözlük, göz bandı, kulaklık, diş teli gibi algılanması şikayetlerine karşı yatıştırıcı olmamızı kolaylaştıracaktır.
“Neden arkadaşıma yaklaşmamalıyım?” ya da okulda sosyal mesafeyi korumak mümkün mü?
“CoVID-19 sonrası…” sürecin çocuklarımızın görüşünü ve onayını al-a-madığımız değişimlerinden biri de “sosyal mesafe”. Çocuklarımız doğdukları andan beri çevrelerini “dokunarak” tanıdılar. Dokunmak, sarılmak kültürümüzde var olan güçlü bir iletişim biçimi ve sevgi göstergesiydi. Onları öperek, sarılarak büyüttük. “Öpücük yolla”mak öğrendikleri ilk iletişim biçimlerinden biriydi. “Arkadaşının elinden tut.” dedik dokunması için cesaretlendirdik, “Öp onu” dedik dokunmayı barış içeren bir eylem olarak onayladık. Bizi hep sevdiklerimizi, dostlarımızı kucaklarken gördüler. Bir çok başka kültürde 1,5 m. lik sosyal mesafeyi gözetmek ve korumak; temas içermeyen selamlaşma jestlerine alışmak şüphesiz bizimkinden daha kolay olacak.
Ama okul öncesinde çember saatleri, dil etkinlikleri, dramalar, oyunlar zaten bu yüzden var. Bilgiyi başka başka yaşantılarla yeniden deneyimlemek, içselleştirmek, farklı süreçlerde pekiştirmek için… Olumsuzlukları fırsata çevirmekten başka çaremiz var mı? Birbirimizi sevdiğimizi, anladığımızı, önemsediğimizi, desteklediğimizi, birlikte olmaktan mutlu olduğumuzu velhasıl daha önce birbirimizi öperek, kucaklayarak, el ele vererek ifade ettiklerimizi ifade edecek temassız jest ve mimikler bulacağız. Sözcüklerin gücüne daha çok baş vuracağız. Birbirimizi sevdiğimiz için, birbirimizin arkadaşı olduğumuz için, birbirimizi korumak için aramıza mesafe koyacak ama aramızdaki “mesafeyi” “sevgimizle ” dolduracağız.
Çocuğum gözetimimden uzaktayken güvende olacak mı?
Sürecin bir başka getirisi okul-aile ilişkilerindeki olası değişimler. Kuşkusuz karşılıklı beklentiler, öncelikler değişecek ve karşılıklı iletişim güçlenecek. Örneğin aileler için “Okulda hijyen kurallarına uyulması” öncelikli beklenti haline gelirken; bu okullar için de geçerli olacak: “Evlerde hijyen kurallarına uyulması”. Aileler gibi -hatta daha fazla- okullar da çocukların bulaşmadan mutlak bir şekilde korunmasını önemseyecek.
Çocuklarımızın sizlerin gözetiminden uzaktayken bizlerin ; bizlerin gözetiminden uzaktayken sizlerin ellerinde güvende olması, hepimizin güvenliği için bir koşul. Karşılıklı güven için de işbirliği gerekecek.
Esasen bir okulun paydaşları her konuda fikir birliği içinde olmayabilir. Okulların bazı uygulamalarını bazı aileler “yerinde”, bazıları “aşırı” bulabilir. Ama aynı anda, eşitçe, hepimizi etkileyen böyle bir konuda okulda ve evlerde alınacak önlemler açısından tam bir mutabakat içinde olmamız gerekecek. Öyküm Enefeksiyon Önleme ve Kontrol Eylem Planı okul-aile işbirliğini gerektiren bir çok uygulama içeriyor. Aile bireylerinin günlük ateş ölçümlerinin okula, okul çalışanlarının ailelere bildirilmesi, okul kapısında vedalaşma, okula giriş ritüeli bir kaçı… Ama hepsi çocuklarımızın, bizlerin ve aile büyüklerimizin güvende olması için.
Çocuğum basit rahatsızlıklarda okula devam edebilecek mi?
Hepimiz pandemiyle birlikte tüm diğer hastalıklar ortadan kalktı gibi bir yanılsama içindeyiz. Oysa artık mevsimsel grip haline gelmiş olan influenzalar A’lar, B’ler dolaşımda olmaya devam ediyor. Alerjik çocuk ve yetişkinler bahar aylarını kırmızı gözlerle, hapşırıklarla, öksürüklerle karşılıyor. İdrar yolları enfeksiyonu vb nedenlerle de ateşimiz yükselebiliyor.
Olağan koşullarda bulaşıcılık riski taşımayan rahatsızlıklarda çocuklar okullarına devam ederler. Ancak CoVID-19 semptomlarının, bir çok başka hastalığın semptomlarıyla benzeşmesi nedeniyle, bunlardan birinin bile gözlenmesi durumunda çocuklarımızın okula devam etmesi söz konusu olamayacak. Evde bulundukları süreçte sağlık bilgilerinin okulla paylaşılması istenecek. Okula devamları da ancak hekim görüşü ile söz konusu olabilecek. Bu da pandeminin handikaplarından biri.
Okula yeni başlayacak olan çocuğumu nasıl bir oryantasyon süreci bekliyor?
Aslında okula yeni başlayacak çocuklarımızın yanı sıra okula yeniden başlayacak çocuklarımızı da bir oryantasyon süreci bekliyor. Daha önce yeni bir sosyal çevreye güven içinde ve yavaş yavaş alışmaya vesile olan öğretmen kucağının etkin bir rol oynadığı oryantasyon süreci de değişecek. Öğretmen ilgisini, yakınlığını ve güvenilirliğini yakın temasla değil; güçlü bir beden dili ve sözel iletişimle yansıtacak. Sosyalleşme ve hijyen kurallarının önemi ve nasıl uygulanacağı ilk andan itibaren oryantasyonun temel içeriğini oluşturacak.
Okulda alınan önlemler neler?
Öyküm Enfeksiyon Önleme ve Kontrol Eylem Planı bu konudaki tüm sorularınızın cevabını içeriyor.
Bu önlemler yeterli olacak mı?
Öyküm Enfeksiyon Önleme ve Kontrol Eylem Planı bugün için var olan riskler doğrultusunda, bugün için gerekli ve mümkün olan önlemleri içermektedir. Mutlak değildir. Günlük gelişmeler doğrultusunda gerekirse her gün yeniden revize edilecektir. Hayatımızı korku ve endişe ile geçiremeyiz. Bu nedenle bilim insanlarının öngörüleri ve önerileri doğrultusunda, mümkün olan tüm önlemleri gerçekleştirerek yol alacağız. Belki gene #evdekalmamız gereken günler yaşayacağız, belki aldığımız önlemler son derecede yeterli olacak, belki virüsün geçireceği mutasyonlar biraz daha rahat olmamızı mümkün kılacak. Bunları şimdiden öngörmek mümkün değil. Bu nedenle rehavete kapılmadan, reflekslerimizi hazır tutarak, dinamik bir şekilde her an yeni kararlar almaya hazır olacağız.
Çocuklarımız sürekli risklerden ve kurallardan söz edilmesinden sıkılacak ve huzursuz mu olacak?
Aslında sürekli söz ettiğimiz; STEM çalışmalarında, dramalarda, oyunlarda, dil etkinliklerinde merkeze aldığımız tema riskler ve kurallar değil Doğa ile Barış İçinde Yaşamak olacak. Çünkü meydana geldiğinde hayret, korku ve endişe ile karşıladığımız, hayatımızı alt üst eden pek çok gelişme birden bire ve nedensiz gerçekleşmiyor. İnsanının doğa ile kurduğu tek yanlı ve hoyratça ilişkinin birer ürünü yaşadıklarımız. Bu nedenle Doğa ile Barış İçinde Yaşama vizyonu çocuklarımızın bütün günlük yaşam deneyimlerinde, öğrenme süreçlerinde yer almalı. Korku değil mutluluk ve aidiyet motivasyonuyla.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.